26 Aralık 2010 Pazar

Bomonti Birası Denediniz mi?

Facebook Twitthis Furl 120 yıl önce henüz Türkiye'de biranın ne olduğu bile bilinmezken, İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Bomonti'de İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından bir bira fabrikası kuruldu. Semte ismini veren Bomonti birasının yıllar önce ismi önce Tekel olarak değişmiş, daha sonra da üretimi durmuştu. Bu yıl Anadolu Efes ismi yaşatmak için çok güzel bir adım attı.


Her ne kadar ilanlarının altında "Bomonti birasının içeriği ve tadı 1890'da sunulan Bomonti birasıyla herhangi bir benzerlik göstermemektedir." dese de ismi yaşatmak için yapılan bu girişim bence tebriği hakediyor. % 4.8'lik alkol oranıyla kolay bir içime sahip olan ve çok lezzetli olan Bomonti birası 33 cl. ve 50 cl.lik cam şişelerde sunuluyor. Bu da güzel. Çünkü teneke kutularda satılan biraların lezzeti kesinlikle ve kesinlikle cam şişedekilerden farklı oluyor. Metalik bir koku...

Artık marketlerdeki bira raflarında Bomonti birasını da görmek mümkün yani. Sınırlı sayıdaki bira seçeneğine bir bira çeşidinin daha katılması da ayrıca sevindirici bir gelişme. Buradan bira üreticileri ve distribütörlerine seslenmek istiyorum. Artık marketlerdeki bira reyonlarında daha fazla çeşit görmek istiyoruz. Son yıllarda çeşitler biraz artmış olsa da hala dünyada çok satan markalar ve bunların farklı çeşitleri ne yazık ki bizim raflarımızda yer bulamıyor. Guinness'i tek tük bazı barlarda bulabiliyorduk bazen, artık o da yok, zaten hiç bir zaman market raflarına düşmedi. Samuel Adams'ı hiç bir zaman hiç bir yerde göremedik, o eşsiz lezzetteki Boston Lager'ını Türkiye'de hiç görebilecek miyiz? Daha istekleri sıralamak mümkün, önemli olan dinleyen var mı??

Devamını Oku!

23 Aralık 2010 Perşembe

Tavuklu Nohut Yemeği

Facebook Twitthis Furl
Malzemeler
2 su bardağı nohut
1 orta boy soğan
300 gram kuşbaşı tavuk
3 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı domates salşası
1 tatlı kaşığı biber salçası
tuz

2 su bardağı nohutu bir gece öndeden ıslatın.
1 orta boy soğanı ince ince kıyın. Düdüklü tencereye 3 yemek kaşığı sıvı yağı koyun ve soğanları pembeleşene kadar çevirin. Üzerine 300 gram kuşbaşı doğranmış tavuk butunu, 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 tatlı kaşığı biber salçasını da koyarak biraz karıştırın. Nohutu da ekledikten sonra üzerini 1 parmak geçecek kadar su ilave edin, en son arzunuza göre tuzu da ekledikten sonra düdüklü tencerenin kapağını kapatarak 30-35 dakika pişirin.
Besleyici ve çok lezzetli bu yemeği denemenizi tavsiye ediyorum.

Devamını Oku!

14 Aralık 2010 Salı

Vişneli Cevizli Kek

Facebook Twitthis Furl Vişneli Cevizli Kek her zaman yaptığım sizin de her zaman deneyebileceğiniz, pratik, pratik olduğu kadar lezzetli bir kek. Hem misafirleriniz için hem de kendiniz için yapabileceğiniz bir tarif... Üstelik 3-4 gün bayatlamadan kalabiliyor. Eğer çok yaparsanız küçük poşetler içinde derin dondurucuya koyup, yemek istediğinizde buzluktan çıkarıp, ısıtıp, afiyetle yiyebilirsiniz.

Malzemeler
3 bardak un
3 yumurta
1.5 bardak şeker
1 çay bardağı sıvı yağ
1 bardak süt
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 su bardağı çekirdekleri ayıklanmış vişne tanesi
1 su bardağı iri kıyılmış ceviz

Önce yumurtaları derin bir kapta çırpın. Daha sonra şekeri de ekleyip şeker iyice eriyene kadar çırpmaya devam edin. Sıvı yağ ve sütü de karıştırdıktan sonra ayrı bir kapta karıştırdığınız kuru malzemeleri (un, kabartma tozu ve vanilya) yumurtalı karışıma ekleyerek karıştırın. Daha sonra cevizleri ekleyip metal bir kaşıkla birkaç kez çevirin.

Kek karışımını hafifçe yağlanmış kalıba döktükten sonra üzerine vişne tanelerini atın ve kaşıkla çok bastırmadan biraz dibe çökmesi için karıştırın. (Eğer cevizlerle birlikte vişneleri de eklerseniz suları akacak ve hamur karışımının da rengini değiştirecektir, o yüzden hamuru kalıba döktükten sonra vişneleri ekliyoruz.)

Devamını Oku!

12 Aralık 2010 Pazar

Özsüt Atölye'de Lezzet Şöleni

Facebook Twitthis Furl Kasım sonunda bir gün telefonum çaldı. Özsüt'ün PR ajansından gelen telefonda bir blogger yemeği düzenleyeceklerini ve Aralık ayında bizi haberdar edeceklerini söylediler. "Ne güzel bol bol pasta yerim artık" diye düşünmüştüm :) Ama o zaman Özsüt'ün "Atölye" gibi zengin mutfağı olan bir restoranı olduğunu, hatta 4 şubesi olduğunu, çok yakında Avrupa yakasında da şubeler açıp yaygınlaşacaklarını bilmiyordum.
Davet metninde şöyle başlayan bir cümle var "Dünya mutfağının en özel lezzetlerini, sıcak ve şık bir atmosferde buluşturan Özsüt Atölye’lerin..." ilk duyunca çok inandırıcı gelmiyor değil mi? Açıkçası benim şüphelerim büyüktü. Özsüt'ün pastalarını, dondurmalarını, sütlü tatlılarını çok başarılı bulurum aslında ama "restoran" deyince, üstelik "dünya mutfağı" deyince işin rengi değişiyor, insan "bu işle o işi karıştırmamak gerek" diye düşünüyor ama bütün bu şüphelerimin yersiz olduğunu daha mekana adım atar atmaz anlamaya başladım.
Bağdat Caddesi üzerindeki Atölye, içeri adım atar atmaz sıcak ortamı ve misafirperver garsonları ile sizi karşılıyor. Sonrasında lezzet şöleni, ekmeklerle başladı :) Masamızdaki sıcacık 3 çeşit yuvarlak ekmek bile Özsüt Atölye'de bizler için pişirilmiş.


Sıcacık ekmeğimizi kırmızıbiber ve kekikle tatlandırılmış zeytinyağı ile birlikte afiyetle yedik. Arkasından iri tavuk parçalı ve çok çok lezzetli bir tavuk suyu çorba servis edildi. Sıra ana yemek siparişi vermeye geldiğinde gerçekten çok zorlandım. Çünkü mönü o kadar zengindi, o kadar çok güzel ve tatmak istediğim yemek vardı ki ne seçeceğimi şaşırdım. Önce şöyle güzel bir salata mı seçsem dedim, sonra garsonumuz zaten masaya salata geleceği, o yüzden başka bir yemek seçmemin daha iyi olacağı konusunda uyardım. Sonra "pizza" dedim, e pizza da gelecekmiş masaya. Biz en iyisi yemek söylemeyelim bunlarla doyarız zaten diye düşündüm. Ama öyle olmadı tabiki çünkü tatmak istediklerim bu kadar değildi. Daha risottolar, el yapımı makarnalar ve dünya mutfaklarındna çeşit çeşit tavuk ve et yemekleri vardı.
Masaya gelen Atölye Salata çeşit çeşit sosla tatlandırılmış ve mükemmel bir lezzet bombasına dönüşmüştü. Pancar sos, hardal sos, yoğurt sos ve diğer soslar da eklendikten sonra nasıl bir lezzet olduğunu siz düşünün. Zerrin kararlı. Pancar sosa bayıldı, hem rengi hem tadı iştah açıcı, o yüzden kendi de yapacakmış bu sostan ve misafirlerine salatayla servis edecekmiş, ben de destekliyorum onu. Hele misafiri ben olacaksam :) İki çeşit de pizzamız vardı; Cafe Atölye ve Di Romano... Cafe Atölye oldukça farklı bir pizza oldu benim için. Üzerinde domates sos ve mozarella peyniri haricinde; kırmızı biber, kırmızı soğan, Meksikan fasulye, siyah zeytin, ızgara tavuk, cheddar peynir, parmesan peynir ve kekik vardı. Tabi bunların Özsüt'ün ustaları tarafından elle açıldığını söylemeye gerek bile yok. Öyle kalın, sırf hamurdan oluşan, pizza ile uzaktan yakından alakası olmayan şeyler yedikten sonra bu incecik hamura gerçek pizzaları yeyince bayram etti midemiz.
Ana yemek öncesinde Tavuk Sebzeli Risotto söyledim. Ara sıcak gibi küçük bir porsiyon gelir diye düşünürken kocaman bir porsiyonla karşılaştım. "Aman ben bunu nasıl yerim" diye geçti aklımdan ama sonra Zerrin ve diğer blogger arkadaşlardan birinin yardımı beni kurtardı. Ama tabi büyük kısmı bana kaldı ve ben bundan çok memnun oldum çünkü hayatımda böyle birşey yemedim. Nasıl lezzetli bir risotto o öyle... Küçük bir porsiyonla kimse yetinemez diye böyle bol bol koymuşlar tabağa diye düşünüyorum ben. Gecenin yıldızı Tavuk Sebzeli Risotto oldu. Yemeğin üzerinden 1 hafta geçmesine rağmen hala Zerrin'le "o nasıl risottoydu öyle" diye konuşuyoruz.

Benim ana yemeğim Steak Mexico City, Zerrin'in ki de Raviolli Casa Italiano oluyor. Gecenin tek hayal kırıklığı "tulum peyniri loru" oldu bizim için. Daha önce tulum loru diye bir peynir tatmamıştım. İşin içinde tulum olunca insan bildiğimiz keskin kokulu ve tatlı bir peynir olacak sanıyor ama bu aslında lor peyniri. Beklentimiz buram buram peynir kokan bir lezzet olunca ama karşımıza lor gibi lezzeti sınırlı bir peynir çıkınca biraz şaşırıyoruz tabi. Garsonumuz bize tulum lorunun nasıl bir peynir olduğunu açıklıyor açıklamasına da "lor peynirinden pek hazetmeyenler cemiyeti"nin iki üyesi var karşısında, ne yapsa nafile :)

Ama benim yemeğim mükemmel. Benim isteğim üzerine çok iyi pişmiş bonfile üzerinde mantar, meksika fasülyeleri ve incecik dilimlenip kızartılmış patatesler.

Gecenin finali de aşure ayında olmamız nedeniyle Aşure ile yapılıyor. Ne yazık ki ben Aşure yemiyorum ama Aşure Uzmanımız Zerrin Hanım, rengine, kıvamına ve lezzetine bakarak tam puan veriyor aşureye. İçinde herşey tam olması gerektiği gibiymiş. Aşure konusunda rehberiniz Zerrin'se ona güvenin diyor ve bu ay aşure yemek için Özsüt'e uğramanızı tavsiye ediyorum.
Son olarak şuna da değinmek istiyorum; mönüdeki fiyat kalite dengesi tam olması gerektiği gibi. Özsüt Atölye'ye bu güzel gece için teşekkür ediyoruz. Çok güzel yemekler tattık ve çok güzel bir gece geçirdik.

Devamını Oku!

5 Aralık 2010 Pazar

Etli ve Sebzeli Krep

Facebook Twitthis Furl Krepi çok seviyorum. Bir sürü krep yapıyorsunuz ve onu her şekilde kullanabiliyorsunuz. İsterseniz içine reçel sürüp yiyebilirsiniz, isterseniz peynir koyun, hatta ben sade bile seviyorum. Hele bu son denediğim tarif o kadar güzel, o kadar yumuşacık oldu ki. Foodnetwork sitesinde görmüştüm bu tarifi. Home Tv'nin çılgın şefi Anne Burrell'in bir tarifi... Denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.


Malzemeler

1 bardak un
Çay kaşığının ucuyla tuz
2 yumurta
1/2 bardak süt
1/2 bardak maden suyu
2 yemek kaşığı eritilmiş tereyağı

Kuru malzemeleri derin bir kabın içine alıp karıştırdıktan sonra ortasını havuz gibi açın. İçine diğer malzemeleri de ekleyerek çırpma teli ya da mikser yardımıyla akışkan bir karışım olana kadar karıştırın. Kıvamın oldukça akışkan olması gerekir çünkü krep incecik olmalı, aksi taktirde güzel ve pofuduk pancake'leriniz olur :) Eğer karışım istediğiniz gibi akışkan olmazsa üzerine biraz daha süt ekleyebilirsiniz.
Karışımı birer kepçe alarak yapışmaz teflon tavada ters yüz ederek pişirin. Bu karışımdan tam 12 tane krep elde ediyoruz. İsterseniz yarım ölçü kullanarak yapabilirsiniz. İsterseniz de benim yaptığım gibi yarısını yemek yarısını da tatlı yapımında kullanabilirsiniz.

Etli Sebzeli İç

250 gram kuşbaşı et
8 mantar (Mantar olması şart değil. Ben mantarlı pilavımdan artan mantarlarımı kullandım)
2 domates
2 yeşil biber
2 kırmızı biber
2 taze soğan
3 yemek kaşığı sıvı yağ
Üzerine serpmek için rendelenmiş kaşar peyniri
Tuz

250 gram eti önce düdüklü tencerede 35 dakika kadar pişirin. Orta kalınlıkta doğradığınız mantarları 3 kaşık sıvıyağda çevirin ve suyu çekilene kadar pişirin. Sonra ince doğradığınız taze soğan, yeşil biber ve kırmızı biberleri ekleyin, biraz karıştırdıktan sonra etleri ekleyip ve 10 dakika daha pişirin. Kreplerin içine etli sebzeli karışımdan koyarak rulo şeklinde sarın. Üzerlerine rendelenmiş kaşar peyniri serperek sadece 3 dk -kaşar peynir eriyene kadar- fırına verin. Afiyet olsun...

Devamını Oku!

3 Aralık 2010 Cuma

Mantarlı Pilav

Facebook Twitthis Furl Mantar en çok sevdiğim sebzelerden biridir. Daha önce pek çok mantarlı yemek yaptım, mantarlı börek bile denemiştim bir keresinde ama hiç mantarlı pilav yapmamıştım. -Bu arada mantarlı börek'i de en kısa zamanda tekrar deneyip tarifi burada paylaşayım, çok güzel olmuştu çünkü :) - Mantarlı pilav daha önce bir kere dışarıda yemiştim ve oldukça beğenmiştim. Bu sefer de kendim yapayım dedim, "Etli ve Sebzeli Krep"in yanında iyi olacağını düşündüm. Hem oldukça pratik hem de lezzetli olan bu pilavı denemenizi öneririm.

Malzemeler
1 bardak pirinç
1 yemek kaşığı tereyağ + 1 yemek kaşığı sıvı yağ
1.5 bardak et ya da tavuk suyu
10 tane mantar
2 tane taze soğan
1 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber

Mantarları iyice yıkayıp kabuklarını soyduktan ve saplarını çıkardıktan sonra çok ince olmayacak şekilde dilimleyin. Tereyağı ve sıvı yağı bir tencereye koyun ve altını açın. Tereyağı eriyince üzerine mantarları ekleyin mantarlar suyunu çekinceye kadar pişince ince ince dilimlediğiniz yeşil soğanları ve sarımsağı ekleyin. Bunları da biraz çevirdikten sonra 1.5 bardak et suyunu ekleyin. (Ben et suyu kullandım çünkü et yemeğinin yanına yapmıştım pilavı. Tavuklu bir yemek yapacaksanız tavuk suyu kullanmanızı tavsiye ederim) Su fokurdayınca üzerine tuz, karabiber ve önceden iki üç kere yıkadığınız pirinci ekleyin ve karıştırın. Su fokurdayınca altını kısın ve 10 dakika - suyunu çekene kadar pişirin.

Devamını Oku!

2 Aralık 2010 Perşembe

Elmalı Krep

Facebook Twitthis Furl Etli ve Sebzeli Krep yapmıştım geçen gün ama çok fazla krep çıkınca bunları farklı şekilde değerlendirmem gerekir diye düşündüm. Home TV'nin çılgın şefi Anne Burrell'in leziz krep tarifini yazıyorum şimdi... (Bu arada Etli ve Sebzeli Krep'in de tarifi en kısa zamanda geliyor...)

Malzemeler
1 bardak un
Çay kaşığının ucuyla tuz
2 yumurta
1/2 bardak süt
1/2 bardak maden suyu
2 yemek kaşığı eritilmiş tereyağı

Kuru malzemeleri derin bir kabın içine alıp karıştırdıktan sonra ortasını havuz gibi açın. İçine diğer malzemeleri de ekleyerek çırpma teli ya da mikser yardımıyla akışkan bir karışım olana kadar karıştırın. Kıvamın oldukça akışkan olması gerekir çünkü krep incecik olmalı, aksi taktirde güzel ve pofuduk pancake'leriniz olur :) Eğer karışım istediğiniz gibi akışkan olmazsa üzerine biraz daha süt ekleyebilirsiniz.
Karışımı birer kepçe alarak yapışmaz teflon tavada ters yüz ederek pişirin. Bu karışımdan tam 12 tane krep elde ediyoruz. İsterseniz yarım ölçü kullanarak yapabilirsiniz. İsterseniz de benim yaptığım gibi yarısını yemek yarısını da tatlı yapımında kullanabilirsiniz.

İç Malzeme
4 yemek kaşığı şeker
1 yemek kaşığı tereyağ
2 büyük boy elma
1 portakalın suyu
1 çay kaşığı tarçın
1 bardak iri kıyılmış ceviz
Üzeri için pudra şekeri

4 yemek kaşığı şekeri orta dereceli ateşte bir tencerenin içinde eritin, çok yanmamasına dikkat edin. Sonra 1 kaşık tereyağını da ekleyerek iyice karıştırın. Sonra rendelediğiniz elmaları ekleyin ve karıştırarak pişirin. Elmalar piştikten sonra portakal suyunu da ekleyin ve biraz daha pişirin. En son tarçını ve cevizi de ekleyin. İç malzeme hazır olduktan sonra kreplerin içini malzemeyle doldurduktan sonra rulo şeklinde sarabilirsiniz ya da benim yaptığım gibi yarım ay şeklinde katlayabilirsiniz. Üzerini de pudra şekeriyle süsledikten sonra geriye bir tek afiyetle yemek kalıyor...

Devamını Oku!

28 Kasım 2010 Pazar

Ekşili Yahni

Facebook Twitthis Furl
Bayram sonrasında annem ve annanem bir araya gelerek hepimizin çok sevdiği bir yemek olan "Ekşili Yahni" yaptılar. Tarifi toparlamam biraz uzun sürdü ama iyice düşünüp, doğru bir şekilde yazmak istedim. Çünkü tarif malzemelerini aynı oranda azaltmam gerekti, 4 kişilik olması için. Bizde bu tarz yöresel yemekler bol kepçe yapılır çünkü tüm aile toplanırız, hatta masadan taşacak kadar kalabalık oluruz. O yüzden kazan denecek kadar büyük tencerelerin içinde pişer yemeklerimiz.
Kilis'imizin en sevdiğim yemeklerinden biridir Ekşili Yahni... Kendimi bildim bileli yerim... Yapması biraz zahmetli, o zahmete değecek kadar lezzetli bir yemek... Şimdi geçelim tarife.

Bulgur topları için gerekli malzeme;
250 gram az yağlı kıyma
2 bardak simit (yani ince köftelik bulgur)
1 orta boy soğan
tuz, kırmızı biber

Önce simidi biraz su ile ıslatıp 15 dk kadar suyu çekip şişmesi için bekliyoruz. Daha sonra kıyma, rendelenmiş soğan, tuz ve kırmızı biberi ekleyip kıyma bulgurun içinde eriyip macun kıvamına gelene kadar yoğuruyoruz. Asıl iş ise bundan sonra başlıyor. Hepsini misket büyüklüğünde yuvarlamak... Verdiğim ölçülerde bunu yapmak bu kadar zor değil ama bizdeki gerçek ölçülerinde bunu 3 kişi bir araya gelerek 1 saatte anca tamamlıyoruz :) Daha sonra harlı ateş üzerine koyduğumuz tencerenin içine su ekliyoruz ve su kaynayınca bulgur toplarımızı içine atıyoruz. 15 dk. kadar haşladıktan sonra süzgeçle suyun içerisinden alıp bir tarafta bekletiyoruz.

Sulu yemek için malzemeler;
1/2 kilo parça et - iri kuşbaşılar halinde doğranmış (ya da kemikli et de olabilir, kemiği haşlama suyuna güzel bir tat verir. Yemek piştikten sonra bu kemiklerini ayıklamanız gerekiyor ama!)
1 çay bardağı nohut (1 gece önceden tuzlu suda bekletilmiş)
1 fincan pirinç
1 orta boy soğan
3 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı biber salçası
1/2 limonun suyu
tuz, kuru nane

Düdüklü tencerenin içine sıvı yağı üzerine ince ince kıydığınız soğanları ve etleri koyun ve soğanlar pembeleşene kadar çevirin. Sonra tencereye nohut, pirinç, domates ve biber salçası ile tuzu ekleyin ve üzerine 5 bardak su ilave edin. Biraz karıştırdıktan sonra düdüklü tencerenin kapağını kapatarak 35 dk. kadar pişirin. Piştikten sonra üzerine yarım limonun suyunu ve 1 yemek kaşığı kadar kuru nane ekleyin.

Kaselere 1 kepçe sulu yemek, 1 kepçe bulgurlu top ekleyerek servis edebilirsiniz. Afiyet olsun!

Not: Genelde bulgur topları sulu yemekten biraz daha fazla olur, ikisini eşit oranda yapmak çok güç. Eğer bulgur toplarınız arttıysa bir tavsiyem var. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökerek yiyebilirsiniz, harika oluyor :)

Devamını Oku!

24 Kasım 2010 Çarşamba

Cheesecake Savaşları - 2

Facebook Twitthis Furl Cheesecake karşılaştırmamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Daha önce kıyasladığım dört cheesecake'e iki yenisini daha ekleyeceğim bugün. İlki İstanbul Modern'de yediğim Karamelli Cheesecake... Güzel bir yemeğin ardından arkadaşımla kahvenin yanında bir cheesecake paylaşmaya karar verdik. Konu cheesecake olunca seçim bana bırakılıyor genelde. Gerçi fazla tercihimiz yoktu ve ben de karamelli olanını tercih ettim. İyi bir seçimdi. Crust ile peynir kreması arasına incecik bir karamel tabakası döşemişler. Yanında da minicik misir tanelerini karamelize şekere bulamışlar, süsleme için koymuşlar ama ben onun da tadına baktım tabiki :) Çok hoştu. 10 üzerinden 7.


Şimdi gelelim listenin en tepesindeki cheesecake'e. O da geçen haftasonu Cafe Crown'da yediğim Çikolata Kaplamalı Cheesecake. Üzeri çikolatalı ganaj ile kaplı olan cheesecake'in alt tabanına hayran oldum, bisküvi ile yapmışlar tabi ama nasıl bir bisküvi kullanmışlar gerçekten merak ediyorum. O nasıl bir lezzet, o nasıl buram buram vanilya kokusu, çok harikaydi. Peynir kremasında nasıl bir peynir kullanmışlar bilmiyorum ama labne kesinikle değil! Çok lezzetli bir peynir, sanki cheesecake için özel olarak üretilmiş bir peynir bu. Yurtdışından getirtiyor olabilirler mi? Sanmıyorum! Piyasadaki tüm krem peynirleri denemem gerekse de hangi peyniri kullandıklarını bulmalıyım :) Tebrikler Cafe Crown, 10 üzerinden 8.

Devamını Oku!

21 Kasım 2010 Pazar

Pamukkale Anfora Trio

Facebook Twitthis Furl
Bloga ilk başladığım zamanlarda Hürriyet Gazetesi'nin Cumartesi ekinde "En İyiler" sayfasında çıkan bir yazıya yer vermiştim. "20 liranın altında en iyi 10 şarap" Liste genelde kırmızı şarap ağırlıklıydı ama beyazlar da vardı. O zaman listeye ben de bir ekleme yapmış ve "Buzbağ Emir - Narince"yi önermiştim.
Geçenlerde 20 liranin altında iyi bir sofra şarabı daha keşfettim ve bunu paylaşmak istiyorum. Pamukkale Anfora Trio'nun beyazı denemeye değer. Denizli'nin Chardonnay, Narince ve Sultaniye üzümlerinden yapılan şarap, hoş meyve kokularına sahip. Üstelik oldukça da uygun fiyatlı, tavsiye ediyorum.
Devamını Oku!

20 Kasım 2010 Cumartesi

İstanbul Modern Cafe Restaurant

Facebook Twitthis Furl Neredeyse Kasım ayını bile geride bırakacağız ama İstanbul'a halen kış gelmiş değil. Beni tanıyanlar yağmuru, çamuru, karı kısacası kışı çok sevdiğimi bilirler ama bir öğlen kaçamağı yapıp İstanbul Modern'in terasına gidecek, eşsiz boğaz manzarası eşliğinde yemeğimin keyfini çıkaracaksam güneşin kendini gösterip de içimizi ısıtması hiç sorun değil. Kış bir süre daha gelmese de olur!

Tavsiye ediyorum; İşten bunaldıysanız, yorulduysanız, hergün yemeğinizi iş yerinizin yemekhanesinde çatal - bıçak sesleri, anlamsız bir uğultu eşliğinde yiyorsanız ve değişiklik yapmak istiyorsanız bir mola alın ve çantanızı kaptığınız gibi kendinizi dışarı atın. İllaki İstanbul Modern'e gitmeniz gerekmiyor. Şöyle temiz hava alabileceğiniz ve mümkünse sizi rahatlatacak bir manzarası olan bir yeri tercih edin. İnanın çok rahatlatıcı. Arada bir bunu yapmak lazım. Bu sefer ki öğle kaçamağım için beni teşvik eden ve tüm sorunlardan uzaklaşıp bu güzel lezzetleri tatmama sebep olan sevgili arkadaşıma çok teşekkür ediyorum...

İstanbul Modern'e gittiğimizde muhteşem manzaramıza ve içimizi ısıtan güneşe Pizza Funghi ve Kül Bastı eşlik etti.
Benim yemeğim Kül Bastı idi. İncecik ve lezzit bir dana bonfilenin yanında sebzeli makarna. Gerçekten tadına doyulmazdı. Ama itiraf etmeliyim ki arkadaşımın Pizza Funghi'sine hayran oldum. Hamuru ince ama kıtır değil, hamur hamur da değil, tam kıvamında... Üzerindeki üç farklı çeşit mantar, peynir ve domates birinci sınıf... Bayıldım, bayıldım....
Tadına doyulmaz ve unutulmaz bir öğle yemeği oldu benim için.

Devamını Oku!

19 Kasım 2010 Cuma

Ranchero Suadiye

Facebook Twitthis Furl Bayram için yapacağım cheesecake'in telaşıyla bayramdan önce yediğim 2 yemeğin yorumunu henüz yapabiliyorum. İlkini Ranchero'ya ayırmak istedim. Daha önce Ranchero'nun Reasürans şubesine gitmiştim ve o kavurucu derecede sıcak olan yaz akşamında yediklerimden pek de birşey anlamamıştım. Çünkü bunaltan sıcak ve yemeklerin acısı, beni iyice kendimden geçirmişti. Yanında buz gibi bir mangolu margarita ile serinlemeye çalışsam da başaramamıştım.

Bu sefer benim için daha aydınlatıcı oldu.
Meksika yemeklerini ilk kez abimin beni götürdüğü New Jersey'deki küçük bir meksika restoranında denemiştim. Baharatlı, özellikle de acılı tatlardan hoşlandığım için -hatta evimizdeki yemekler bizi bazen ağlatacak kadar acı olduğundan artık bundan vazgeçemediğim için- oldukça sevmiştim meksika yemeklerini. Yemeklerimizi kendi götürdüğümüz şarabımız ile hazırlanan sangria ile birlikte yerdik. Ancak Ranchero'nun mönüsünde sangria'ya rastlamadım -eğer yanlış hatırlamıyorsam- Bu Latin Amerika'ya özgü güzel kokteylin en kısa zamanda Ranchero'nun mönüsüne eklenmesi dileğiyle diyeyim ve yemeklerimizden bahsetmeye başlayayım.
Aperatif olarak Nachos Supremo aldık. Ben bunu çok seviyorum. Küçük üçgen tostada'ların üzerine isteğinize göre tavuk ve et parçaları, onun da üzerine cheddar peyniri eritilerek yapılan bir atıştırmalık. Tostada; İngilizce "Toasted" manasında gelen İspanyolca bir kelimeymiş, bunu da yeni öğrendim. Yani kızartılmış - tost edilmiş gibi bir manaya geliyor. Tostada; bildiğiniz tortilla ekmeği, yani Meksikalıların mısır unuyla yaptıkları yassı bir ekmek. Aslında bizim Doritos cipsine benziyor :) Ama çok daha az baharatlısı çünkü bunu üzerinde et ve yanında sos ile yiyorsunuz. Nacho'larınız yanında guacamole, salsa roja sosu ve süzme yoğurt ile servis ediliyor. Benim favorim süzme yoğurt... Guacamole'yi de seviyorum ama salsa roja'dan uzak duruyorum. Sebebi de orjinalinin pişmiş domates, chili biberi, soğan sarımsak veee cilantro bitkisi ile yapılması. Cilantro bildiğiniz kişniş. Ama Türkiye'de kişnişin yapraklarından ziyade tohum şeklindeki açık kahverengi meyveleri kullanılır, öğütülerek... Katlanamadığım bu değil, maydanoza benzeyen ama tadı maydanozla uzaktan yakından alakalı olmayan yapraklarına katlanamıyorum. Ve ne yazık ki Meksika yemeklerinin çoğunda, üzellikle soslarında ve Şili yemeklerinde bol bol kullanılıyor. Çok şükür ki Ranchero'da salsa roja sosunda kişniş yaprağı değil görüşündeki benzerliği nedeniyle maydanoz kullanılmış. Bir Meksikalı gelip Ranchero'da yemek yeseydi büyük hayal kırıklığı yaşardı herhalde ama ben çok mutlu oldum :)
Ama porsiyonu çok küçük bulduğumu söylemek istiyorum. 8 tane küçük tostada kime yeter :)
Yemek olarak ben Chimichanga Supremo, arkadaşım da Enchidalas Chilangas söylüyoruz. Yemeklerin lezzeti güzel, memnunuz yani. Yemekler genelde arroz ile servis ediliyor, bildiğiniz domatesli pilav yani. Arroz'u biraz kuru buluyorum ben. Bunun dışında benim yemeğimin yanında frijoles (yani meksika fasülyesi püresi) ve elote (mısır) vardı. Elote, torta de elote şeklinde servis edilmişti; yani mısır keki gibi birşey. Kesinlikle benim damak tadıma uygun değil, keşke küçük bir koçan mısır koysalarmış, ama bu benim damak tadım... Eminim ki pek çok Türk bundan hoşlanmıyordur ama bundan hoşlanmıyoruz diye tabağın orjinalini bozup ona bizden birşeyler katsalardı gerçek bir Meksika restoranına gitmiş olmazdık değil mi? Bu yüzden tebrik ediyorum Ranchero'yu.

Devamını Oku!

15 Kasım 2010 Pazartesi

Muzlu Cheesecake, Karamel Soslu

Facebook Twitthis Furl
Blogumuzda her tarz cheesecake'in tarifini vermek gibi bir yarışa girmiş değiliz aslında. Ama benim son günlerdeki cheesecake aşkım Zerrin'i de etkilemiş olacak ki o da geçen gün muhteşem, tadına doyamayacağınız çikolatalı bir cheesecake ile geldi. Ben bunun altında kalır mıyım peki? Tabiki hayır.Bu Muzlu Cheesecake'in bir başka anlamı daha var. Bayram tatlısı olacak bu cheesecake. Bayram tatlısı olmak büyük onurdur, bayram tatlısını yapmış olmak da büyük onurdur :) Ben bu tatlıyı yapabilme iznini, annanem geçen seferki cheesecake'imi çok beğenip "aman ne güzel olmuş, kaymak mı koymuş bunun içine, bayıldım" deyince alabildim. Bizim evde ilk defa bir bayramda kadayıf, revani, kalbura bastı gibi şerbetli bir tatlı pişmiyor. Aslında cheesecake de bir bayram tatlısı olarak oldukça ilginç bir tercih. Ama annanem bile beğendikten sonra gerisi boş :) Aslında vişneli cheesecake yapacaktım ama annemin aldığı güzel muzları mutfakta görünce son anda fikir değiştirdim. Yani şimdiden sırada vişneli cheesecake olduğunun tüyosunu vermiş oldum.

Crust için
1 bardak + 2 yemek kaşığı un
1/2 bardak çekilmiş badem
1/4 bardak şeker
1 tutam tuz
100 gr tereyağı
1 yumurta + 1 yumurtanın sarısı

Peynir kreması için
4 kutu Pınar Beyaz
1 bardak pudra şekeri
3 yumurta
4 iri muz (yumuşak olanlarını tercih edin)
1 çay kaşığı limon
1 paket vanilya

Yapılışı
Her şeyden önce şunu söylemek gerekiyor. Benim kalıbım 27 cm ve crust'ı biraz kalın seviyorum. Malzemeler buna göre ayarlanmıştır. Sizin kalıbınız daha küçük olabilir ve crust'ı daha ince isteyebilirsiniz, malzemeleri buna göre ayarlamanız gerekebilir.
Un, çekilmiş badem (aman tuzlu badem aldıysanız sıcak suda bekletip kabuklarını soymayı ihmal etmeyin, ben çiğ badem aldığım için sorun olmadı), şeker ve tuzu bir kapta karıştırın. Eğer çekilmiş bademler topak kaldıysa bir kaşığın sırtı ile ezin. Sonra tereyağını küp küp doğrayıp karışıma ekleyin. Kum gibi olana kadar elinizle ezin. Sonra 1 yumurta ve 1 yumurtanın sarısını da ekleyip iyice yoğurun. Sonra yağladığınız kelepçeli kalıba hamuru yayın. Hamuru 10-15 dk. kadar buzlukta beklettikten sonra 180 derecelik fırında 20 dk pişirin, sonra soğumaya alın.

Kreması için krem peynir ve pudra şekerini pürüzsüz olana kadar mikserle karıştırın. Sonra yumurtaları teker teker karıştırarak ekleyin. Muzları 1 çay kaşığı limon suyu ile birlikte ezin ve peynir kremasına ekleyin. Son olarak 1 paket vanilyayı da ekleyip karıştırın. Sonra soğuttuğunuz crust'ın üzerine dökün ve 180 derece fırında 50 dk. pişirin. Piştikten sonra birden oda sıcaklığına çıkarmayın, fırının içinde soğuması için bekleyin. Kek ılınınca kelepçeli kalıptan çıkarın ve iyice soğuyunca buzdolabında en az 8 saat bekletin.

Ben karamel sos ile servis etmeyi tercih ettim. Ama çikolata sosu da çok yakışır ya da hiç bir sos oymadan üzerinde birkaç dilim muz ile de servis edebilirsiniz.

Karamel Sos
1 bardak şeker
2 yemek kaşığı tereyağı
200 gr. krema (Kesinlikle Tikveşli krema tavsiye ediyorum. Diğerlerinden daha yoğun bir kıvamı var ve daha lezzetli.)

1 bardak şekeri çelik bir tencerede orta derece ateşte eritin sonra içine 2 kaşık tereyağı ekleyerek iyice karıştırın. Tereyağı eriyince ocağı tencereden alın. Beklemeden ve karıştırarak kremayı ekleyin. Süper bir sos oluyor. İsterseniz bütün cheesecake'in üzerine karamel sosu ile kaplayabilirsiniz, isterseniz de servis ederken kek dilimlerinin üzerine dekoratif bir şekilde dökebilirsiniz.


Devamını Oku!

14 Kasım 2010 Pazar

Çikolatalı Cheesecake

Facebook Twitthis Furl

Malzemeler
1 su bardağı un
1/4 su bardağı badem (kabuksuz) 40 gr
1/8 çay kaşığı tuz
1/4 su bardağı şeker
1 yumurta sarısı
75 gr tereyağı

Peynir kreması
800 gr. labne peyniri
320 gr. bitter çikolata
3 adet yumurta
1 su bardağı şeker
1 çay kaşığı vanilya
1 çorba kaşığı mısır nişastası

Yapılışı

Benim kelepçeli kalıbım olmadığı için dikdörtgen bir borcamda yaptım
öncelikle borcamı biraz yağlıyoruz sonra yağlı kağıdımızı borcamdan taşacak şekilde yerleştiriyoruz.
Bir kapta soyulmuş bademlerimizi rondadan geçiriyoruz. Eğer kabuklu badem alırsanız
sıcak suda 10 dakika bekletince soyuluyor, kuruması içinde 3 dakika teflonda kavurmanızda fayda var.
Un haline gelen bademlerin içine un, tuz, şeker ekleyip tekrar rondada karıştırmaya devam edin.
sonra karışıma küp küp doğradığımız tereyağını ve yummurta sarısını ekleyip rondoyu çalıştırıyoruz. 15 dakika buzdolabında bekletip 180 derece fırında 20 dakika pişirin.

Peynir kreması için labnemizi, şekeri, yumurtaları karışırıyoruz. Vanilya, tuz mısır nişastası nıda ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz tüm bunları el blendrı ile karıştırmanız iyi olacaktır.
Ocakta benmari usulü çikolataları eritip soğuttuktan sonra bu karışıma ekleyip çırpıyoruz.

20 dakika pişirip soğuttuğumuz tabanın üzerine karışımımızı döküp fırınımıza 180 derece
45-50 dakika pişirin ve sonunda mükemmel lezzete kavuşun:))

İsterseniz üzeri için beyaz çikolata rende ya da benmari usulü süsleyebilirsiniz.

Devamını Oku!

7 Kasım 2010 Pazar

Portakallı Cheesecake

Facebook Twitthis Furl Şöyle ev yapımı mis gibi bir cheesecake'in yerini ne tutabilir ki? Belki yeni fırından çıkmış sıcacık bir browni ya da alman pastası...:) Tamam tamam tatlıya çok düşkünüm ama cheesecake son günlerde ciddi bir takıntı haline geldi bende. En güzel cheesecake nerede yenir, cheesecake'e hangi sos daha çok yakışır, pişmişini mi yoksa pişmemişini mi daha çok seviyorum gibi sorular kurcalıyor aklımı sürekli. Cheesecake'i bu kadar takıntı haline getirdim madem, kendim de denemeliyim diye düşündüm. Epeydir ilk denememi neli va nasıl yapacağım konusunda araştırma yapıyordum. Kararım herşeyini kendimin hazırlayacağım, pişmiş bir portakallı cheesecake'den yana oldu ama böyle bir tarif bulamadım o kadar araştırmama rağmen. Çünkü crust kısmını kendim yapmak istiyordum ama çoğu tarifte crust bisküviler ile hazırlanıyordu. Ayrıca No-Bake bir cheesecake yerine Baked bir cheesecake istiyordum -ki crust'ı ev yapımı olan bir kaç tarif de No-Bake idi- O yüzden tarifleri biraz mix yaptım ama çok güzel yapmışım :)


Tabanı için gereken malzemeler; (Cafe Fernando'nun No-Bake cheesecake tarifindeki crust)
  • 1 + 2/3 su bardağı un
  • 125 gr tereyağı, soğuk
  • 1 yumurta + 1 yumurtanın sarısı
  • 1/3 su bardağı şeker
  • 1/8 çay kaşığı tuz
Kuru malzemeler ile oda sıcaklığında küp küp doğranmış tereyağını karıştırın. Karışım iri kum kıvamına gelene kadar karıştırmaya devam edin. Sonra 1 yumurta ve 1 yumurta sarısını ekleyip yoğurun. (Benim 27 cm'lik bir kalıbım olduğu için malzemeyi biraz artırarak yoğurdum, yukarıdaki malzemeler 23 cm'lik bir kalıp için ideal.) Daha sonra hamuru kelepçeli bir kalıbın içine yayın. 30 dk buzdolabında dinlenmeye bırakın. 170 derecelik fırında 25 dk. pişirip oda sıcaklığında soğumaya bırakın.

Peynir kreması için gereken malzemeler; (Taste.com'daki bir tariften)
  • 4 paket krem peynir (Pınar Beyaz kullandım)
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 1 paket vanilya
  • 3 yumurta (beyazıyla sarısı ayrılmış)
  • 1 su bardağı krema
  • Küçük bir portakalın suyu ve rendelenmiş kabuğu

    Krem peynirin önce suyunu süzdürün (Bazen dibinde suyu oluyor ki karışıma bunu da eklerseniz istediğinizden cıvık olacaktır.) Daha sonra krem peyniri mikserle çırpın. Pudra şekeri ve vanilyayı ekleyerek pürüzsüz bir krema kıvamına gelene kadar çırpmaya devam edin. Portakal suyu, portakal kabuğu rendesi ve yumurta sarılarını ekleyerek çırpmaya devam edin. Sonra kremayı da ilave ederek iyice karıştırın.Başka bir yerde 3 yumurtanın beyazını köpük gibi olana kadar çırpın. Daha sonra peynirli karışıma ekleyerek metal bir spatula ya da kaşık yardımıyla karıştırın. Daha sonra kelepçeli kalıbın içinde soğumaya bıraktığınız crust'ın üzerine dökün ve önceden ısıtılmış 180 derece fırında 45 dk pişirin. Fırın kapandıktan sonra cheesecake'i fırının içinde bırakın çünkü birden bire oda sıcaklığına çıkarırsanız üstü çatlayacaktır. İyice soğuduktan sonra dikkatlice kelepçeli kalıptan çıkarın. Eğer yapışmış gibi görünüyorsa bıçak yardımıyla önce yanlarını ayırın ki kalıptan çıkarırken yapışıp kalmasın. Oda sıcaklığında soğuduktan sonra servis etmek için buzdolabında en az 8 saat bekletin. Tadına doyamayacaksınız.

Devamını Oku!

19 Ekim 2010 Salı

Cheesecake Savaşları

Facebook Twitthis Furl Benim cheesecake zaafımı bilen bilir. Hatta en kısa süreden yapmayı da denemek istiyorum ama bu kadar üstad varken ban adüşer mi diye endişeleniyorum :)
İyi bir cheesecake için vazgeçemeyeceğim şey yok gibidir. Ama kötüsüne de tahammülüm yok. Geçen gün yediğim çok kötü bir cheesecake itti beni bu yazıyı yazmaya ve son günlerde yediğim 4 cheesecake'i burada kıyaslamaya, birde puan vermeye karar verdim.
En kötüsünden en iyiye doğru yazmak istiyorum hepsini.

Yukarıdaki resim fena gözükmüyor ama aldanmayın. En kötüsü Me Gusta'da geçtiğimiz haftasonu yediğim çikolata soslu chesecake'di. Cheesecake'in krema kısmı hiç bir zaman çok katı olmamalı. Yani bicakla kestiğinizde kalıp gibi kalmamalı, çatalın arka kısmıyla hafif bir hareketle bölebilmelisiniz, ağzınıza attığınızda da krema yavaşça erimeli. Bake ya da No Bake olması hiç önemli değil. Me Gusta'nın menüsündeki pek çok ürünü denemiş ve sevmiş bir insan olarak bu cheesecake'i onlara hiç yakıştıramadım. Sanki bir kalıp beyaz peyniri almışsınız, üzerine de çikolata sosu dökmüşsünüz. Çikolara sosu ve alttaki crust fena olmadığı için 10 üzerinden sadece 3 veriyorum Me Gusta'nın cheesecake'ine.
Sonra sırada Kitchenette'nin limonlu cheesecake'i var. Burada da düşüncelerim tam ters yönde işliyor. Cheesecake'in peynirli krema kısmı hoş ama crust ve limon sosu kısmı pek kötü. Peynirli kekin crustına ne akla hizmet tarçın koyarlar anlamıyorum. Tarçın ile peynir birbirini tamamlayan birer ikili mi siz söyleyin? Tamam "bu bir tercih meselesi" diyebilirsiniz. Ama crust'a margarin koymak, üstüne üstük gereğinden fazla koymak da neyin nesi. O margarin tadı bütün ağzını kaplar ve cheesecake'in güzel kremasının tüm tadını öldürür. Limon sosu da jölemsi bir pelte gibi olmamalı, akışkan bir sos gibi olmalı. Buna da 10 üzerinden 4 diyebiliyorum.
Bir adım daha yukarı çıkarsak çok ilginçtir ki Starbucks'taki pek çok şeyi kuru, yavan, tatsız - tuzsuz bulmama rağmen, hele kahvelerine "kahve" demek için bin şahit gerektiğini söylesem de cheesecakeleri yukarıda örnek gösterdiğim iki kekten daha güzeldi. Pişirilmiş bir cheesecake'i her zaman No Bake'e tercih etsem de... Crust'ı da, kreması da, limon sosu da en azından yediğinize pişman olmayacağınız cinsten. . 10 üzerinden 5.

Ve gelelim son günlerde en beğendiğim, fotoğrafını yukarıda görebileceğiniz cheesecake'e... Kahve Dünyası'nda dün yediğim Farambuaz Soslu Cheesecake denemeye değer. Tek eksik frambuaz sosunun biraz katı olmasıydı. Daha akışkan olması puanını daha da yükseltir :) Kreması, crust'ı olması gerekene yakın... 10 üzeriden 6.

Devamını Oku!

17 Ekim 2010 Pazar

Yanyalı Fehmi Lokantası

Facebook Twitthis Furl Yanyalı Fehmi Lokantası'na bu ikinci gidişim. Her sene yaptığımız iftar organizasyonumuzu geçtiğimiz sene burada yapmıştık. Herkes oruçlu olmanın verdiği gözü dönmüş açlıkla yemekleri afiyetle midesine indirmişti, üzerine de tatlılarını yemişlerdi afiyetler. Ben de bir süredir görmediğim arkadaşlarımla sohbete dalmış, ne yediğimi bile anlamamıştım. O yüzden geçen seferden çok fazla ayrıntı kalmadı aklımda.


Dünkü Yanyalı Fehmi deneyimimiz ise "vaktimizi hesaplı kullanmak" adına doğmuş bir tercihti. Karşıya geçmeden önce karnımızı doyurma istediğimiz arttığı için birşeyler yememiz gerekiyordu. Burger King ve Çiya arasında bir tercih yapalım derken :) yolumuzun üstüne çıkan Yanyalı'yı Meltem'e gösteriyordum ki "hadi buraya girelim, hem vakit de kaybetmemiş oluruz" dedi.
Mekan çok güzel aslında. Arka taraftaki bahçe, içerideki havuz ve ferah ortam insanın içini açıyor. Menü ansiklopedi gibi, oldukça zengin. Hatta benim ne yiyeceğimi seçmem o kadar uzun sürdü ki masamızdaki pideler bile bu sırada soğuyuverdi. Sonuçta uzun süren düşünme sürecinden sonra Sultan Kebabı söyleyeyim dedim ama garsonumuz "Sultan Kebabı" kalmadı dedi. Hep böyle olur zaten, ne zaman kararsız kalıp uzun uzun düşünsen sonuçta ya kötü bir tercih yaparım ya da seçtiğim şey tükenmiş olur. Acem Tavuğu yiyeyim diye Meltem ısrar ederken Elbasan Tava oldu terciğim.
Elbasan Tavam, Meltem'in Kağıt Kebabı ve yeniden ısıtılmış sıcacık pidelerimiz kısa süre içerisinde geldi ve başladık afiyetle yemeye.

Yemekler konusunda her zaman sorunlu olan, herşeyi kolay kolay beğenmeyen sevgili arkadaşım Kağıt Kebabı'nı çok sulu buldu, benim yorumum da etlerin yağlı olduğuydu. Çünkü sürekli etlerin kenarındaki yağları ayıklamakla uğraşıyordu. Ben kendi yemeğimden memnundum ama Elbasan Tava bence ince bir et dilimi üzerinde boca edilmiş beşamel sos olmamalı. Yani yemeğin % 70'i beşamel sostan oluşmamalı, beşamel sos sadece yemeği süslemek için kullanılmalı. Bilmem yanlış mı düşünüyorum? Bir asırı devirmesine az süre kalmış Yanyalı Fehmi Lokantası'ndan daha fazla şey beklerdim. Biraz hayal kırıklığı oldu.

Devamını Oku!

26 Eylül 2010 Pazar

Müceddere: Yeşil Mercimekli Bulgur Pilavı

Facebook Twitthis Furl Müceddere çocukluğumdan beri anneannemin pişirdiği bir pilavdır. Aslında pilav demek yazık olur. Pilav genelde yemeklerin yanında aperatif olarak sunulan, pek de önem verilmeden bir yan yemektir. Ama Müceddere yanında bir bardak ayran ya da cacık ile ana yemek olarak bile yenebilen müthiş bir Kilis yemeği...


İlk denemem de bu kadar başarılı olabileceğimi düşünmüyordum. O yüzden bu yazıyı yazmaya hazır değildim. En azından ikinci denememde tuttururum ve o zaman yazarım diye düşünmüştüm ama bir yemeği çok yeyince demek ki ilk seferinde bile güzel yapabiliyorsunuz. Yıllardır yediğim Müceddere'yi hakkını vererek yapmış olmanın gurunu yaşıyorum şuan :)
Aslında çok basit. Sadece malzemeleri doğru şeçmek ve ayarını iyi yapmak önemli.

Malzemeler
1/2 bardak yeşil mercimek
1 çay kaşığı tuz
1 orta boy soğan
5 yemek kaşığı zeytinyağı
1 bardak pilavlık bulgur
1 tatlı kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı tuz

Hazırlanışı
Önce 1/2 bardak yeşil mercimeği üzerini geçecek kadar su ve 1 çay kaşığı tuz ekleyerek haşlıyoruz. 20 dk. yeterli olur. Çok haşlamamamız gerekli, daha sonra da pişeceği için bulgur pilavının içinde dağılmasını istemeyiz. (Aslında ben bulgurun da mercimeğinde biraz diri kalmasını seviyorum, bu sizin tercihiniz tabi ki) Pişen yeşil mercimeği süzüyoruz ve bir kasenin içine alıyoruz.
1 ortaboy soğanı ortadan ikiye bölüp yarım halka şeklinde doğruyoruz. 5 kaşık zeytinyağını (herhangi başka bir bitkisel yağ değil, ZEYTİNYAĞI) bir tencerenin içine alıp soğanları içine atıyoruz ve hafif kahverengi bir renk alana kadar pişiriyoruz. (Aman dikkat, yanmasın!)Üzerine 1 tatlı kaşığı domates salçası ve 1 tatlı kaşığı biber salçasını (biber salçası olmadan bir Kilis yemeği düşünemiyorum) soğanlara ekliyoruz ve biraz daha çeviriyoruz. Soğana 1.5 bardak su ekleyip suyun kaynamasını bekliyoruz. Kaynayınca bir süre suda beklettiğimiz ve süzdüğümüz 1 bardak bulguru ve 1 tatlı kaşığı tuzu suya ekliyoruz ve iyice karıştırıyoruz. 4-5 dk. sonra önceden haşladığımız yeşil mercimeği de ekleyerek altını kısıp pişmesi için bırakıyoruz. Bulgurlar şiştikten sonra ve pilav piştikten sonra, kapağı kapalı bir şekilde en az 10 - 15 dk. demlenmeye bırakalım ki kıvamı iyice yerine gelsin.
Afiyet olsun...

Not: Anneannem pilavı yağsız bir şekilde pişirdikten sonra zeytinyağında soğanı kavurur ve kavrulmuş soğanı pilavın üzerine dökrerek servis eder. Bu şekilde de yapabilirsiniz ama bana biraz ağır geliyor o yöntemle sunulunca. Ayrıca pilav pişerken soğanın verdiği tat daha hoş oluyor, sonradan ekleyince bu lezzeti elde edemiyorsunuz. Ama yine de nasıl olacağını merak ediyorsanız bu yöntemle de denemenizi öneririm.

Devamını Oku!

20 Eylül 2010 Pazartesi

Seni Unuttum Sanma Me Gusta

Facebook Twitthis Furl Me Gusta müdavimlerinden biri iken neden burası hakkında yazmakta bu kadar geciktiğimi anlamıyorum. Aslında bir sebebi var. Me Gusta benim kışlık mekanım. Yazın buraya nankörlük mü yapıyorum diye düşünüyorum ama kimsenin elinde değil ki yazın güzel havasında şöyle havadar ve manzaralı bir yere gitmek varken kapalı bir yerde oturmak. Daha henüz kış gelmiş sayılmaz ama yağmurlu ve serin bir günde kendimizi yine Me Gusta'nın şevkatli kollarına atıverdik :)
Burayı sevmemin pek çok farklı sebebi var. Birincisi kolay ulaşılabilir bir yer olması. Taksim pek çok kişinin en sık buluşma noktası değil midir? Ama bazen işten çıktığınızda kafanız kazan gibi olur ve İstiklal'in o sizi daha da çok bunaltan kalabalığına girmek istemezsiniz değil mi? İşte böyle zamanlarda Me Gusta kurtarıcınız olur. Çünkü Me Gusta Kazancı Yokuşu'nun hemen başlangıç noktasındadır. Üstelik yemekleri -pek çoğunu denedim ve olumsuz eleştirim çok az diyebilirim- leziz ve doyurucudur. Tatlıları baştan çıkarıcıdır. Üstelik geniş kokteyl seçenekleri vardır. Maç mı izlemek istiyorsunuz? Dev ekranlarda maçınızı Arjantin biranızı yudumlayarak izleyebilirsiniz.


Seviyorum kısaca burayı. En son gittiğimde de arkadaşım cheese burger yerken ben de devasa bir brownie yedim. Her zamanki gibi çok güzeldi. Sadece dondurma benim sevdiğim gibi katı ve kesilir kıvamda değil daha çok kremamsı ve erimişti. Ben böyle tercih etmiyorum. Tek eleştirim bu olabilir. Me Gusta'ya gitmeyeniniz varsa şiddetle tavsiye edilir.

Devamını Oku!

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Çiçek Pasajı'nda Keyifli Bir Gece

Facebook Twitthis Furl Amerika'dan gelen arkadaşlarımla olan ilk gecemizi yazmayı en sona bıraktım. Çünkü bence en keyifli gecemiz oydu ve şöyle oturup düşüne taşına, keyifle yazayım dedim.Üzerinden epeyce süre geçmesine rağmen yine de yazmak istiyorum bu güzel deneyimi.
Arkadaşlarım henüz Türkiye topraklarına "hele şükür" ayak basabilmiş olmanın şokunu üzerlerinden atamamışken -ki yıllardır Türkiye'ye gelmek istiyorlardı- İstiklal Caddesi'nin muazzam kalabalığını görünce bir kez daha şok oldular. Biri "bu görülmemiş bir insan seli" derken (parantez içinde belirtmek isterim ki arkadaşlarım Amerika'nın ücra ve tenha bir kasabasından değil New York'dan geliyorlar) diğeri de "Burası İstanbul'un Brodway'i herhalde" diyordu. Ben de gülüyordum bu şaşkın hallerini izlerken.
Onların bu şaşkın hallerini daha da artırabilmek için önceden hazırladığım planları uygulamaya koyuldum. Onları bu kalabalık cumartesi gecesi çalgılı çengili bir yere götürmeyi istiyordum, bu yüzden de tabiki Çiçek Pasajını seçtim. O kapıdan içeri girerken henüz geceye yeni başladığımızın farkında değillerdi :) Hemen fazla içerilere dalmadan girişteki İkinci Bahar'a oturalım dedik.

Deneyimli garsonumuza yemekten önce çok doymak istemediğimizi ama güzel mezelerden de denemek istediğimizi söyledim. Şimdiye kadar yediğim en güzel beyaz peynirlerden biri, karides, midye dolmasi ve patlıcan ezme ile çok güzel bir açılış yaptık

Ardından ortaya kızarmış mezgit, ızgara çinekop ve ızgara levrek geldi ve misafirlerim mutluluktan uçuyorlardı. En çok da mezgit yüzünden. Bütün İstanbul gezimiz boyunca mezgiti dillerinden düşürmediler, hatta aldığım duyumlara göre Amerika'ya vardıklarında bile mezgitten bahsediyorlarmış. :)
Siz siz olun yurt dışında bir yerelere gitmek istiyorsanız yanınızda o bölgenin yeme içme kültüründen haberi olan, nerede ne yenir bilen birileri olmasına özen gösterin. Bu her zaman mümkün olmaz tabiki ama hiç olmazsa daha önce oralara gitmiş birilerinden öneriler alabilirsiniz. Çünkü hayatın anlamı "yemektir", tabiki gezilerin anlamı da güzel ve değişik tatlar denemek...

Devamını Oku!

11 Temmuz 2010 Pazar

Bu KAFES'ten Kimse Çıkmak İstemez!

Facebook Twitthis Furl "Kaç gündür öğlen, akşam demeden balık yiyoruz. Denize nazır bir yer arıyorum ama artık balık yemek istemiyorum. Ama deniz kenarındaki güzel restoranların neredeyse % 80'i balıkçı. Eee napsam, napsam... Tamam, buldummm. Kafes Garden. Bir arkadaşım bahsetmemiş miydi buradan daha önce. Nasıl da aklıma geldi. Dur bi girip internet sitesine bakayım. www.kafesgarden.com. Web sitesi de çok güzelmiş, tamam hadi buraya gidelim bu akşam."

İşte Kafes maceramız böyle başlamıştı. Ortaköy'den yürüye yürüye Kuruçeşme'ye vardık. Neyse ki o akşam Kuruçeşme Arena'da konser yoktu da rahat rahat yürüyebilmiştik yolda. Girer girmez burayı çok seveceğimi anladım. Sıcak bir karşılama ve temiz bir ortam. Hemen terasta, güzel Kuruçeşme manzarasının karşısına kuruluverdik. İlk önce şarabımızı sipariş edelim. E kırmızı et yiyeceğimize göre kırmızı şarap sipariş edelim. Bana kalsa ben hep beyaz içerim ama arkadaşlarımı kırmıyorum.Ben şarabın her türlüsünü severim zaten :)
Hemen Yakut'umuzu söylüyorum. Sonra sıcacık lavaş ekmeği ile tereyağı ve tulum peynirini getiriyorlar. Sırf bunlarla bile doyabilirim ben. Ama olur mu? Kafes'e gelmişiz. Şöyle layıkıyla bir ocakbaşı akşamı geçirmemiz lazım. Gerçi ocakbaşında değiliz, terastayız ama bu güzel havada da içeri tıkılmak olmaz. Ocağın tam baş ucunda olmasak da güzel bir ocakbaşı akşamı geçireceğiz. İçli köfte ile başlayacağız. Sonra mezelerimiz gelecek; deniz börülcesi, pancar turşusu, haydari bir de közda patlıcan. Közde patlıcanı unuttuklarını farkedince önce çaktırmayayım dedim, sonra birden akıllarına gelirde tam biz çatlamak üzereyken masaya getirirlerse fenalık geçiririm diye düşündüm ve garson arkadaşı çağırarak hatırlattım. Aaa hemen getirelim efendim deyince yok yok getirmeyin yoksa "Adana"ya yer kalmayacak dedim. Deniz börülcesi bu kadar mı taze olur, pancar turşusu bu kadar mı lezzetli olur? Ve Adana'larımız geliyor. En güzel etlerin özel zırhlarla kıyma haline getirildiği, baharatın en tazesinin kullanıldığı Adana'ya söyleyecek laf bulamıyorum. Herşey mükemmel Kafes Garden'da.

Gecenin sonunda çatlayacak durumda olduğumuzu görmezden gelen sıcakkanlı garsonlarımız bize bir de Dondurmalı İrmik Helvası ikram ediyorlar. İkramı geri çevirmek olmaz, tabiki bunu da bayıla bayıla yiyeceğiz. Ne diyebiliriz ki "Bu Kafes'ten kimse çıkmak istemeyecek"...

Devamını Oku!

Fransız Sokağı'nın Artisti

Facebook Twitthis Furl Fransız Sokağı'nda daha önce birşeyler içmişliğim vardı ama ilk kez yemek yiyecektim, ve tabi benle birlikte olan arkadaşlarımda... Mekan seçimi konusunda zorlandım, tecrübeli olmadığımdan. O yüzden ben de adı en fiyakalı ve terası en yukarıda olanını seçmeye karar verdim: Artiste Terasse.

Mekana hiç bitmeyeceğini sandığım bir asansör yolculuğundan sonra vardık. 8 - 10 kat yukarı çıktık sanmayın, sadece 2 kat... Ama bu katlar normalden daha yüksek herhalde. Mekana vardığımızda da en azından manzara açısından güzel bir seçim yaptığımıza karar verdik. Yemekleri beğenmesek bile en azından gözlerimiz bayram edecekti eşsiz Galata manzarasını seyrederek. Sıra yemek sipariş etmeye geldiğinde ise arkadaşlarım yemekleri ortaya söylemeyi teklif etti. Ben yemek konusunda biraz tutucuyumdur. Karıştırmayı sevmem. Yemek yerken salata bile yememem ondan ötürü. Yemeğimi bitirdikten sonra salataya geçerim. En sevdiğiniz ikili nedir? Mesela "dolma ve yoğurt" diyelim. Ben yoğurdu bile dolma bittikten sonra yerim. Neyse sadede gelelim. Tabiki arkadaşlarımı kırmadım yemekleri ortaya söyleme konusunda. Bir günde karıştırarak yersem ölmem ya... Siparişlerimizi sayıyorum; Balık Köftesi, Ceviz Keçi Peynirli Salata, Kağıtta Deniz Mahsülleri Linguine ve Hünkar Beğendi. Epey karışık değil mi? Siparişi bu sefer arkadaşlarıma bıraktım. Çok konuşuyorum, her şeye ben karar veriyorum, "sus biraz, kendine hakim ol, ayıptır" dedim. Hep de bilmişlik yapılmaz ki! Biraz da arkadaşlarımın verdiği siparişleri yiyelim. Yedik. Söyleyeceğim şu: "Manzara gerçekten çok güzeldi" :)
Yorumlarım şöyle: Balık köftesinin porsiyonu çok küçüktü. 4 minicik köfte kime yeter? Azdı yiyemedik diye hiç üzülmedim gerçekten çünkü çok yağlıydı. Kağıtta linguine... Bunu beğenmememin nedeni tamamen benle ilgili. Ben makarna ve deniz mahsüllerini bir arada düşünemiyorum, damak tadıma uymuyor. Üstelik bence bir masada hem balık hem et aynı anda da olmamalı. Söyledim size "Tutucuyum". Ama zaten eti de sevmedim. Hünkar Beğendi'nin beğendi kısmı çok güzeldi gerçekten, kıvamı, tadı, tuzu tam yerinde. Ama ette alışık olmadığım tuhaf bir tat vardı. Ya çok yağlıydı ya da farklı bir yağ ile pişirmişlerdi. Kısacası annemin Hünkar Beğendisi'ne hiç mi hiç benzemiyordu. Masada beni mutlu eden tek şey Ceviz Keçi Peynirli Salata. Peynire bayıldım, üstelik onu çeşitli baharatlara bulayarak pane şeklinde kızartmalarına daha da bayıldım. Bir de şarabımız vardı tabi; Antares Chardonnay. Ona da diyecek yok. Kısacası ben buraya bir daha gider miyim? "Giderim". Ama sadece şarap içip, kulakları okşayan canlı müzik eşliğinde muhteşem manzarayı seyretmek için giderim.
Devamını Oku!

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Ulusal Lezzetimiz Kokoreç :)

Facebook Twitthis Furl Çok seviyorum, çok seviyorum, ne yapayım? Ama sadece ben sevmiyorum. Amerika'dan gelen arkadaşlarımdan biri de tattığı o kadar lezzet arasında en çok kokoreçi sevdiğini söyledi işte... Neler mi tattılar, hemen kronolojik sırayla sayayım; Efes Birası, Midye Dolma, eşsiz denizimizden 3 eşsiz balık (Mezgit, Levrek, Çinekop), Çikolata Şelalesi, Simit, Kestane Kebaaaap, Haşlanmış Süüüt Mısır, Kebap Mısır, geleneksel lezzetlerimizden Macun, Gözleme, Maraş Dondurması, Midye Tava, Balık - Ekmek, Turşu Suyu ve Turşu, Baklava, Mısır Çarşısı'na Lokumlar, Cezeryeler, İçli Köfte, Çeşit çeşit mezeler, Adana Kebap, Dondurmalı İrmik Tatlısı, Hünkar Beğendi, Deniz Mahsüllü Makarna ve KOKOREÇ. İşte tüm bunların arasında en çok "KOKOREÇ"i beğendi arkadaşım. Ama tabi seçim yapmasi çok zor. Adana'yı da çok sevdi elbet, midye dolmaya da hayran oldu... Zaten biz de midye dolmaya hayran olduğu için birkaç kez yedik. Kokoreç sefamızda da midye dolma bize eşlik etti.

Ama kokoreç yiyecekseniz Çiçek Pasajı'nın hemen yanında, Nevizade'nin girişindeki sokakta Golden'e gideceksiniz. Ben de deneyimli bir kokoreç yeme ustası olarak öyle yaptım ve arkadaşlarımı buraya götürdüm. Kokoreçlerle birlikte parmaklarımızı da yiyebilirdik ama zor kurtardım. Yanında da buz gibi şalgam suyu :) Harika bir öğündü bizim için.
Devamını Oku!

4 Temmuz 2010 Pazar

Galata Köprüsü'nde Bira ve Deniz Sefası

Facebook Twitthis Furl Galata Köprüsü'nün altında ne zamandır şöyle güzel bir balık yemeyi ve yanında da buz gibi bira içmeyi hayal ediyordum. Ama bu sefer de olmadı.

Öğlen yemeği için planım Galata Cafe & Restaurant'ta bir koca tabak hamsi tavayı mideye indirmek yanında da buzzz gibi bira içmekti. Planlarım hayal oldu çünkü öğlene kadar o kadar abur cubur yedim ki hamsi tavaya ne yazık ki midemde yer kalmadı. Yine de planın bir kısmını da olsa hayata geçirebildim. Buz gibi biramı ısmarladım. Peki bir tek başına gider mi? Tabiki hayır. Yanında da çıtır çıtır kızarmış midye tava... O kadar taze ve lezzitliydi ki ne ben ne de midye tavanın ilk defa tadına bakan turist arkadaşlarım tadına doyabildik.
Devamını Oku!

30 Haziran 2010 Çarşamba

Cennet Gözleme Evi'nde Nostaljik Bir Öğle Yemeği

Facebook Twitthis Furl Amerika'dan arkadaşlarım gelince gönüllü olarak turist rehberliği işine başkoydum. Yorucuydu filan ama yaşadığımız toprakların gerçekten ne kadar eşsiz benzersiz olduğunu bir kez daha görme fırsatım oldu. Aynı zamanda ne kadar çok çeşitli ve sonsuz lezzette yemeklerimiz varmış, bir kez daha anladım.
İstanbul'a gelenlerin uğramadan ülkelerine dönmedikleri Sultan Ahmet bölgesinde Aya Sofya ve Sultan Ahmet Camiini karış karış gezip, iyice yorulduktan sonra Çemberlitaş'a doğru çıkıp hemen yol üstündeki Cennet Güzleme Evi'ne uğradık. Tipik bir gözleme evi, tombul ve birbirinden tatlı teyzelerimiz hemen oracıkta, gözünüzün önünde gözlemeleri açıyorlar ve üzerinde dumanı tüterken masanıza geliyor gözlemeler. Ispanaklı - Peynirli ve Patatesli - Peynirli çeşitlerini denediğimiz gözlemelerin, ben de arkadaşlarım da tadına doyamadık.
Devamını Oku!

24 Haziran 2010 Perşembe

Sushi Ziyafeti

Facebook Twitthis Furl Ne zamandır şu günü bekliyordum. Ağız tadıyla doyasıya sushi yiyebileceğim günü. En sonunda geldi çattı. İstanbul'da hem ağız tadıyla hem de hesaplı nerede sushi yenir diye araştırıken Cafe Bunka ilişti gözüme. Taksim'de Japon Kültür ve Enformasyon Merkezi'nin hemen altında. İstanbul'daki hem cep yakan hem de ambiyansıyla sizi tatmin etmene Japon restorantlarından çok farklı bir yer Cafe Bunka.

Sushiler tadına doyulmaz, dekorasyon ve müzikler kendinizi Japonya'da hissetmenizi sağlayacak kadar gerçek, servis belki yavaş ama değer...
Devamını Oku!

13 Haziran 2010 Pazar

Teras 6'da Manzara + Sınırsız Eğlence

Facebook Twitthis Furl
Güzel bir haziran günü arkadaşlarla stres atmak için ne yapılır? İçkili, eğlenceli bir yere gidilir... Bu gittiğiniz yerde önce güzel güzel yemeğinizi yersiniz sonrasında içkinizi yudumlayarak eğer hoş ve eğlenceli bir müzik varsa dağıtırsınız. Eğer üzerine bir de bu gittiğiniz mekanın muhteşem bir manzarası varsa o zaman değmeyin keyfimize... Amaaa eğer geceye kötü yemeklerle başladıysanız bütün güzellikler yok olabilir. Neyseki biz bu durumu takmayarak manzaranın muhteşemliğine ve müziğin eğlencesine kendimizi kaptırarak çok güzel bir cuma gecesi geçirdik.

Teras 6, Odakule'nin hemen orada TRT binasının karşısında, adından da anlaşılacağı gibi teras katında olan bir mekan. Kalabalık bir grup şeklinde eğlenmeye gidecekseniz de muhakkak önceden karnınızı doyurup öyle gitmenizi tavsiye edeceğim bir mekan. Çünkü biz Piliç Florentin (rokfor soslu piliç), Piliç Merengo (kremalı mantar soslu piliç), Kasımpaşa Rozti (bonfile parçaları), Izgara Piliç, Cız Bız Köfte gibi çok çeşitli va farklı yemeklerin hiç birinden memnun kalmadık. Vasattı hepsi. Sadece bir arkadaşımız akıllılık etti ve sigara böreği, paçanga böreği, sosis, patates gibi atıştırmalıklardan oluşan ara sıcak tabağı söyledi. Teras 6'ya gidecekseniz başlangıçlar, manzara ve keyifli eğlencesi için tercih edebilirsiniz, sakın orada karnınızı doyurmayı düşünmeyin...

Devamını Oku!

16 Mayıs 2010 Pazar

Tapınak Usulü Vejetaryen Noodle

Facebook Twitthis Furl Birkaç yıl önce çok sevgili bir arkadaşım bana doğum günümde çok güzel bir hediye vermişti. Açıkça söylemek gerekirse şimdiye kadar hiç bir hediye beni bu kadar mutlu etmemişti. Müheyya İzer'in Dünyanın Vejetaryen Mutfağı kitabı. Kitapta vejetaryenleri ve de veganları mutlu edecek, bir çok ülke mutfağından çerezlerden, mezelerden tutunda dolmalara, fırın yemeklerine hatta turtalara, keklere, pastalara kadar birçok tarif var. Bugün de kitaptan bir tarif deneyeyim dedim ve Çin mutfağından "Tapınak Usulü Vejetaryen Erişte"yi yaptım.

Malzemeler
350 gr.lık bir paket noodle
250 gr. soya filizi
250 gr. mantar (yıkanıp ince ince doğranmış)
1/3 demet ıspanak (yıkanıp 3. cm boyutunda doğranmış)
2-3 çorba kaşığı soya sosu
3 çorba kaşığı zeytinyağı
Çay kaşığının ucuyla toz zencefil ve tuz
(Malzemelerde kereviz sapı da vardı ama ben kerevizden ve kereviz sapından hiç hoşlanmadığım için koymadım. Siz seviyorsanız ince ince doğranmış 30 gr. kereviz sapı da ekleyebilirsiniz.)

Hazırlanışı
Kaynar tuzlu suda noodleları 3-5 dk. pişirin. Pişirdiğiniz noodleları süzdürüp bir kenarda bekletin.
Başka bir tarafta yapışmaz bir tavaya zeytinyağını koyun ve üzerine zencefili ekleyin. Biraz çevirin ve mantarları ekleyin. 10 dk. kadar suyu çıkıp yumuşayana kadar pişirin. Daha sonra ıspanakları ekleyin ve hemen arkasından 2-3 kaşık soya sosunu ekleyin, ıspanaklar sönene kadar pişirin. Soya sosu olduğu için sebzeli karışıma tuz katmanıza gerek yok ama daha tuzlu seviyorsanız ekleyebilirsiniz. Karışım iyice fokurdayınca soya filizlerini ekleyin. 1-2 dk. daha karıştırarak pişirdikten sonra sos hazır. Noodlelar ile sosu bir araya getirip, iyice karıştırdıktan sonra servise hazır. Bu malzemelerle 4 kişi rahatlıkla doyuyor. Afiyet olsun...



Devamını Oku!