17 Temmuz 2010 Cumartesi

Çiçek Pasajı'nda Keyifli Bir Gece

Facebook Twitthis Furl Amerika'dan gelen arkadaşlarımla olan ilk gecemizi yazmayı en sona bıraktım. Çünkü bence en keyifli gecemiz oydu ve şöyle oturup düşüne taşına, keyifle yazayım dedim.Üzerinden epeyce süre geçmesine rağmen yine de yazmak istiyorum bu güzel deneyimi.
Arkadaşlarım henüz Türkiye topraklarına "hele şükür" ayak basabilmiş olmanın şokunu üzerlerinden atamamışken -ki yıllardır Türkiye'ye gelmek istiyorlardı- İstiklal Caddesi'nin muazzam kalabalığını görünce bir kez daha şok oldular. Biri "bu görülmemiş bir insan seli" derken (parantez içinde belirtmek isterim ki arkadaşlarım Amerika'nın ücra ve tenha bir kasabasından değil New York'dan geliyorlar) diğeri de "Burası İstanbul'un Brodway'i herhalde" diyordu. Ben de gülüyordum bu şaşkın hallerini izlerken.
Onların bu şaşkın hallerini daha da artırabilmek için önceden hazırladığım planları uygulamaya koyuldum. Onları bu kalabalık cumartesi gecesi çalgılı çengili bir yere götürmeyi istiyordum, bu yüzden de tabiki Çiçek Pasajını seçtim. O kapıdan içeri girerken henüz geceye yeni başladığımızın farkında değillerdi :) Hemen fazla içerilere dalmadan girişteki İkinci Bahar'a oturalım dedik.

Deneyimli garsonumuza yemekten önce çok doymak istemediğimizi ama güzel mezelerden de denemek istediğimizi söyledim. Şimdiye kadar yediğim en güzel beyaz peynirlerden biri, karides, midye dolmasi ve patlıcan ezme ile çok güzel bir açılış yaptık

Ardından ortaya kızarmış mezgit, ızgara çinekop ve ızgara levrek geldi ve misafirlerim mutluluktan uçuyorlardı. En çok da mezgit yüzünden. Bütün İstanbul gezimiz boyunca mezgiti dillerinden düşürmediler, hatta aldığım duyumlara göre Amerika'ya vardıklarında bile mezgitten bahsediyorlarmış. :)
Siz siz olun yurt dışında bir yerelere gitmek istiyorsanız yanınızda o bölgenin yeme içme kültüründen haberi olan, nerede ne yenir bilen birileri olmasına özen gösterin. Bu her zaman mümkün olmaz tabiki ama hiç olmazsa daha önce oralara gitmiş birilerinden öneriler alabilirsiniz. Çünkü hayatın anlamı "yemektir", tabiki gezilerin anlamı da güzel ve değişik tatlar denemek...

Devamını Oku!

11 Temmuz 2010 Pazar

Bu KAFES'ten Kimse Çıkmak İstemez!

Facebook Twitthis Furl "Kaç gündür öğlen, akşam demeden balık yiyoruz. Denize nazır bir yer arıyorum ama artık balık yemek istemiyorum. Ama deniz kenarındaki güzel restoranların neredeyse % 80'i balıkçı. Eee napsam, napsam... Tamam, buldummm. Kafes Garden. Bir arkadaşım bahsetmemiş miydi buradan daha önce. Nasıl da aklıma geldi. Dur bi girip internet sitesine bakayım. www.kafesgarden.com. Web sitesi de çok güzelmiş, tamam hadi buraya gidelim bu akşam."

İşte Kafes maceramız böyle başlamıştı. Ortaköy'den yürüye yürüye Kuruçeşme'ye vardık. Neyse ki o akşam Kuruçeşme Arena'da konser yoktu da rahat rahat yürüyebilmiştik yolda. Girer girmez burayı çok seveceğimi anladım. Sıcak bir karşılama ve temiz bir ortam. Hemen terasta, güzel Kuruçeşme manzarasının karşısına kuruluverdik. İlk önce şarabımızı sipariş edelim. E kırmızı et yiyeceğimize göre kırmızı şarap sipariş edelim. Bana kalsa ben hep beyaz içerim ama arkadaşlarımı kırmıyorum.Ben şarabın her türlüsünü severim zaten :)
Hemen Yakut'umuzu söylüyorum. Sonra sıcacık lavaş ekmeği ile tereyağı ve tulum peynirini getiriyorlar. Sırf bunlarla bile doyabilirim ben. Ama olur mu? Kafes'e gelmişiz. Şöyle layıkıyla bir ocakbaşı akşamı geçirmemiz lazım. Gerçi ocakbaşında değiliz, terastayız ama bu güzel havada da içeri tıkılmak olmaz. Ocağın tam baş ucunda olmasak da güzel bir ocakbaşı akşamı geçireceğiz. İçli köfte ile başlayacağız. Sonra mezelerimiz gelecek; deniz börülcesi, pancar turşusu, haydari bir de közda patlıcan. Közde patlıcanı unuttuklarını farkedince önce çaktırmayayım dedim, sonra birden akıllarına gelirde tam biz çatlamak üzereyken masaya getirirlerse fenalık geçiririm diye düşündüm ve garson arkadaşı çağırarak hatırlattım. Aaa hemen getirelim efendim deyince yok yok getirmeyin yoksa "Adana"ya yer kalmayacak dedim. Deniz börülcesi bu kadar mı taze olur, pancar turşusu bu kadar mı lezzetli olur? Ve Adana'larımız geliyor. En güzel etlerin özel zırhlarla kıyma haline getirildiği, baharatın en tazesinin kullanıldığı Adana'ya söyleyecek laf bulamıyorum. Herşey mükemmel Kafes Garden'da.

Gecenin sonunda çatlayacak durumda olduğumuzu görmezden gelen sıcakkanlı garsonlarımız bize bir de Dondurmalı İrmik Helvası ikram ediyorlar. İkramı geri çevirmek olmaz, tabiki bunu da bayıla bayıla yiyeceğiz. Ne diyebiliriz ki "Bu Kafes'ten kimse çıkmak istemeyecek"...

Devamını Oku!

Fransız Sokağı'nın Artisti

Facebook Twitthis Furl Fransız Sokağı'nda daha önce birşeyler içmişliğim vardı ama ilk kez yemek yiyecektim, ve tabi benle birlikte olan arkadaşlarımda... Mekan seçimi konusunda zorlandım, tecrübeli olmadığımdan. O yüzden ben de adı en fiyakalı ve terası en yukarıda olanını seçmeye karar verdim: Artiste Terasse.

Mekana hiç bitmeyeceğini sandığım bir asansör yolculuğundan sonra vardık. 8 - 10 kat yukarı çıktık sanmayın, sadece 2 kat... Ama bu katlar normalden daha yüksek herhalde. Mekana vardığımızda da en azından manzara açısından güzel bir seçim yaptığımıza karar verdik. Yemekleri beğenmesek bile en azından gözlerimiz bayram edecekti eşsiz Galata manzarasını seyrederek. Sıra yemek sipariş etmeye geldiğinde ise arkadaşlarım yemekleri ortaya söylemeyi teklif etti. Ben yemek konusunda biraz tutucuyumdur. Karıştırmayı sevmem. Yemek yerken salata bile yememem ondan ötürü. Yemeğimi bitirdikten sonra salataya geçerim. En sevdiğiniz ikili nedir? Mesela "dolma ve yoğurt" diyelim. Ben yoğurdu bile dolma bittikten sonra yerim. Neyse sadede gelelim. Tabiki arkadaşlarımı kırmadım yemekleri ortaya söyleme konusunda. Bir günde karıştırarak yersem ölmem ya... Siparişlerimizi sayıyorum; Balık Köftesi, Ceviz Keçi Peynirli Salata, Kağıtta Deniz Mahsülleri Linguine ve Hünkar Beğendi. Epey karışık değil mi? Siparişi bu sefer arkadaşlarıma bıraktım. Çok konuşuyorum, her şeye ben karar veriyorum, "sus biraz, kendine hakim ol, ayıptır" dedim. Hep de bilmişlik yapılmaz ki! Biraz da arkadaşlarımın verdiği siparişleri yiyelim. Yedik. Söyleyeceğim şu: "Manzara gerçekten çok güzeldi" :)
Yorumlarım şöyle: Balık köftesinin porsiyonu çok küçüktü. 4 minicik köfte kime yeter? Azdı yiyemedik diye hiç üzülmedim gerçekten çünkü çok yağlıydı. Kağıtta linguine... Bunu beğenmememin nedeni tamamen benle ilgili. Ben makarna ve deniz mahsüllerini bir arada düşünemiyorum, damak tadıma uymuyor. Üstelik bence bir masada hem balık hem et aynı anda da olmamalı. Söyledim size "Tutucuyum". Ama zaten eti de sevmedim. Hünkar Beğendi'nin beğendi kısmı çok güzeldi gerçekten, kıvamı, tadı, tuzu tam yerinde. Ama ette alışık olmadığım tuhaf bir tat vardı. Ya çok yağlıydı ya da farklı bir yağ ile pişirmişlerdi. Kısacası annemin Hünkar Beğendisi'ne hiç mi hiç benzemiyordu. Masada beni mutlu eden tek şey Ceviz Keçi Peynirli Salata. Peynire bayıldım, üstelik onu çeşitli baharatlara bulayarak pane şeklinde kızartmalarına daha da bayıldım. Bir de şarabımız vardı tabi; Antares Chardonnay. Ona da diyecek yok. Kısacası ben buraya bir daha gider miyim? "Giderim". Ama sadece şarap içip, kulakları okşayan canlı müzik eşliğinde muhteşem manzarayı seyretmek için giderim.
Devamını Oku!

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Ulusal Lezzetimiz Kokoreç :)

Facebook Twitthis Furl Çok seviyorum, çok seviyorum, ne yapayım? Ama sadece ben sevmiyorum. Amerika'dan gelen arkadaşlarımdan biri de tattığı o kadar lezzet arasında en çok kokoreçi sevdiğini söyledi işte... Neler mi tattılar, hemen kronolojik sırayla sayayım; Efes Birası, Midye Dolma, eşsiz denizimizden 3 eşsiz balık (Mezgit, Levrek, Çinekop), Çikolata Şelalesi, Simit, Kestane Kebaaaap, Haşlanmış Süüüt Mısır, Kebap Mısır, geleneksel lezzetlerimizden Macun, Gözleme, Maraş Dondurması, Midye Tava, Balık - Ekmek, Turşu Suyu ve Turşu, Baklava, Mısır Çarşısı'na Lokumlar, Cezeryeler, İçli Köfte, Çeşit çeşit mezeler, Adana Kebap, Dondurmalı İrmik Tatlısı, Hünkar Beğendi, Deniz Mahsüllü Makarna ve KOKOREÇ. İşte tüm bunların arasında en çok "KOKOREÇ"i beğendi arkadaşım. Ama tabi seçim yapmasi çok zor. Adana'yı da çok sevdi elbet, midye dolmaya da hayran oldu... Zaten biz de midye dolmaya hayran olduğu için birkaç kez yedik. Kokoreç sefamızda da midye dolma bize eşlik etti.

Ama kokoreç yiyecekseniz Çiçek Pasajı'nın hemen yanında, Nevizade'nin girişindeki sokakta Golden'e gideceksiniz. Ben de deneyimli bir kokoreç yeme ustası olarak öyle yaptım ve arkadaşlarımı buraya götürdüm. Kokoreçlerle birlikte parmaklarımızı da yiyebilirdik ama zor kurtardım. Yanında da buz gibi şalgam suyu :) Harika bir öğündü bizim için.
Devamını Oku!

4 Temmuz 2010 Pazar

Galata Köprüsü'nde Bira ve Deniz Sefası

Facebook Twitthis Furl Galata Köprüsü'nün altında ne zamandır şöyle güzel bir balık yemeyi ve yanında da buz gibi bira içmeyi hayal ediyordum. Ama bu sefer de olmadı.

Öğlen yemeği için planım Galata Cafe & Restaurant'ta bir koca tabak hamsi tavayı mideye indirmek yanında da buzzz gibi bira içmekti. Planlarım hayal oldu çünkü öğlene kadar o kadar abur cubur yedim ki hamsi tavaya ne yazık ki midemde yer kalmadı. Yine de planın bir kısmını da olsa hayata geçirebildim. Buz gibi biramı ısmarladım. Peki bir tek başına gider mi? Tabiki hayır. Yanında da çıtır çıtır kızarmış midye tava... O kadar taze ve lezzitliydi ki ne ben ne de midye tavanın ilk defa tadına bakan turist arkadaşlarım tadına doyabildik.
Devamını Oku!