11 Temmuz 2010 Pazar

Fransız Sokağı'nın Artisti

Facebook Twitthis Furl Fransız Sokağı'nda daha önce birşeyler içmişliğim vardı ama ilk kez yemek yiyecektim, ve tabi benle birlikte olan arkadaşlarımda... Mekan seçimi konusunda zorlandım, tecrübeli olmadığımdan. O yüzden ben de adı en fiyakalı ve terası en yukarıda olanını seçmeye karar verdim: Artiste Terasse.

Mekana hiç bitmeyeceğini sandığım bir asansör yolculuğundan sonra vardık. 8 - 10 kat yukarı çıktık sanmayın, sadece 2 kat... Ama bu katlar normalden daha yüksek herhalde. Mekana vardığımızda da en azından manzara açısından güzel bir seçim yaptığımıza karar verdik. Yemekleri beğenmesek bile en azından gözlerimiz bayram edecekti eşsiz Galata manzarasını seyrederek. Sıra yemek sipariş etmeye geldiğinde ise arkadaşlarım yemekleri ortaya söylemeyi teklif etti. Ben yemek konusunda biraz tutucuyumdur. Karıştırmayı sevmem. Yemek yerken salata bile yememem ondan ötürü. Yemeğimi bitirdikten sonra salataya geçerim. En sevdiğiniz ikili nedir? Mesela "dolma ve yoğurt" diyelim. Ben yoğurdu bile dolma bittikten sonra yerim. Neyse sadede gelelim. Tabiki arkadaşlarımı kırmadım yemekleri ortaya söyleme konusunda. Bir günde karıştırarak yersem ölmem ya... Siparişlerimizi sayıyorum; Balık Köftesi, Ceviz Keçi Peynirli Salata, Kağıtta Deniz Mahsülleri Linguine ve Hünkar Beğendi. Epey karışık değil mi? Siparişi bu sefer arkadaşlarıma bıraktım. Çok konuşuyorum, her şeye ben karar veriyorum, "sus biraz, kendine hakim ol, ayıptır" dedim. Hep de bilmişlik yapılmaz ki! Biraz da arkadaşlarımın verdiği siparişleri yiyelim. Yedik. Söyleyeceğim şu: "Manzara gerçekten çok güzeldi" :)
Yorumlarım şöyle: Balık köftesinin porsiyonu çok küçüktü. 4 minicik köfte kime yeter? Azdı yiyemedik diye hiç üzülmedim gerçekten çünkü çok yağlıydı. Kağıtta linguine... Bunu beğenmememin nedeni tamamen benle ilgili. Ben makarna ve deniz mahsüllerini bir arada düşünemiyorum, damak tadıma uymuyor. Üstelik bence bir masada hem balık hem et aynı anda da olmamalı. Söyledim size "Tutucuyum". Ama zaten eti de sevmedim. Hünkar Beğendi'nin beğendi kısmı çok güzeldi gerçekten, kıvamı, tadı, tuzu tam yerinde. Ama ette alışık olmadığım tuhaf bir tat vardı. Ya çok yağlıydı ya da farklı bir yağ ile pişirmişlerdi. Kısacası annemin Hünkar Beğendisi'ne hiç mi hiç benzemiyordu. Masada beni mutlu eden tek şey Ceviz Keçi Peynirli Salata. Peynire bayıldım, üstelik onu çeşitli baharatlara bulayarak pane şeklinde kızartmalarına daha da bayıldım. Bir de şarabımız vardı tabi; Antares Chardonnay. Ona da diyecek yok. Kısacası ben buraya bir daha gider miyim? "Giderim". Ama sadece şarap içip, kulakları okşayan canlı müzik eşliğinde muhteşem manzarayı seyretmek için giderim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder